28 Nisan 2008 Pazartesi

Merhaba

Bir gün bunalırsan ve sıkıntını paylaşmak istersen beni ara...
iki elim kanda olsa gelirim, sıkıntını yok ederim...
Bir gün ağlayacak gibi olursan da ara beni....
Seni belki güldüremem ama, söz veriyorum senle birlikte ağlayabilirim...
Bir gün uzaklara kaçmak istersen beni aramaktan çekinme....
Seni belki durduramam ama, senle birkikte koşabilirim....
bir gün yüksek bir köprüden atlayama kalkarsan da ara beni....
Seninle birlikte atlayamam ama, aşağıda bekler, seni tutabilirim....
Bir gün herhangi bir konuda kararsız kalırsan ara beni....
Seni senden fazla düşünür sana fikirler verebilirim....
Bir gün kimseyi dinlememeye karar verirsen de ara beni....
Ağzımı açmayacağımı, söylemediklerini bile dinleyeceğimi bil....
Bir gün beni üzdüğünü düşünürsen de çekinme, yine ara beni...
Göreceksin, sana kıyamam, kızamam, üzemem seni....
bir gün beni ararsan ve benden bir karşılık alamazsan....
Söz ver : O zaman sen ulaşmalısın bana....

21 Nisan 2008 Pazartesi

Bazen de çekiliriz...
Puslu düşüncelerin içinde...
Ama sakin tek başına...
Ayrıntıya kalmadan karışmadan...
Yani gece ye dön ...
Gizlenir her şey içinde onun...
Teksindir onunla...
Ayrıntıya kalmazsın daha kolay düşünürsün...
Anlarsın eğriyi de doğruyu da.
ve çizgini belli edersin..

15 Nisan 2008 Salı

İstemek ve Gitmek...

Bu günlerde herkes gitmek istiyor. Küçük bir sahil kasabasina, bir başka ülkeye, dağlara,kırlara, uzaklara... Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam aynı şey... Her şeyi herkesi bırakıp gitme isteği. Öyle "yanına almak istedigi üç şey" falan yok. Bir kendisi. Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir. Keşke kendini birakıp gidebilse insan. Ama olmuyor. Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor. Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor. Bir yanımız "kalk gidelim", öbür yanımız "otur" diyor. "Otur" diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira. İş, güç, sorumluluk, aile, güvende olma duygusu vs... En kötüsü alışkanlık. Alışkanlığin verdigi rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. Oturup kalıyoruz. Kuş olup uçmak isterken Ağaç olup kök salıyoruz. "Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardir; evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin. Kendi imalatimiz küfeler. Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira. Ölüme inat tutunmak lazım. İnadına kök salmak lazım. Bari ufak kaçışları herkes yapabilse. Hepimiz kaçabilsek... Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa. Gün içinde mesela... Küçücük gitmeler yapabilsek. Ne mümkün sabah 09.00, akşam 18.00. Sonra başka mecburiyetler. Sıkışıp kalıyoruz. Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı. Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karşılığında Bir ömür yani. Bahar mıdır bizi bu hale getiren? Galiba. Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim. Zamam zaman kısa mesafelere kaçar yeni yerler görüp kendimi doğa ile baş başa bırakırım. Herşey istemekle başlar.
Ama olsun... İstemek de güzel...

6 Nisan 2008 Pazar

Beyoğlu...

Uzun zamandır gece Beyoğlun 'a çıkmamıştım özlemişim valla :) Hiçbir değişiklik yok nereden gelirler, hemde hepsi birden...Dolmuşları doldurup, tek biletle, otobüsle ta şehrin en uzak köşelerinden, tranvaylar, metro hattı, boğazın tüm vapurları, minibüsler, taksiler otobüsler sanki hep onlar için çalışır, arabalarını otoparklar dolar taşarda almaz... Bakar bakar da şaşar insan. Günün ve gecenin her saatinde , her anında bunca kalabalık ? Bu soru zihnimizde asılı kalır bir süre sonra hemen Beyoğlu'nun büyülü atmosferinde uçar gider önemini yitirir. Beyoğlu İstanbul'a olan inancın son ortak tutunma noktası, şehrin varoluşunun tek güçlü halkası. Ona bana göre İstanbul'da bir semt demek düpedüz çocukluk olur olsa olsa bir şehir başlı başına bir yanılsamalar ülkesi. Yılbaşı, yılsonu, bayram , doğum günü, sevgililerin buluşma yerleri, maç öncesi ve çıkışı , tüm dini - milli - siyasi davalar hesaplaşmalar Beyoğlu'na bahane. Sanki bekler seni çağırır ve içine alır. Türkü barlarında halay başı, teras kafelerinde dj ve alkol, müzik marketlerinde günde yüz kere arka arkaya çalan şarkı, korsan cd tezgahları sokak müzizyenlerin önüne atılan 1 ytl...

Yanılsamalar meydana adımınızı atar atmaz başlar. Sanki Beyoğlu herşeydir herşeyi yapabilirsiniz burada. Meyhaneden çıkıp caz cafelere,rock barlara, türkü barlara takılabilir pasajları ,sinemaları ,balık pazarını gezebilirsin. Kitapçılara uğrayıp kitap ve cd bakabilirsin. Sonra Markiz de iki kadeh şarabını içer evine yollanırsın :) Bir şenliktir Beyoğlu Dün, Bugün, Yarın ve daima...
Beyoğlu sen herşeyinle güzelsin...

5 Nisan 2008 Cumartesi

Mizah

***
Afacan çocuğun doğum günüdür ve annesinden bir kırmızı bisiklet ister. Annesi de ona bisikleti hak etmediğini ve hazreti İsa'ya günahlarını itiraf ettiği bir mektup yazmasını söyler. Çocuk odasına gider ve başlar yazmaya...'Mukaddes isa hazretleri, hep yalan söylediğim için affedin. Söz veriyorum bir daha olmayacak. Bugün benim doğum günüm ve sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum'. Çocuk yazmayı bırakır ve sonra mektubu yırtar atar. Çünkü günahları o kadarcık değildir. ikinci mektubu yazmaya karar verir.'Mukaddes İsa hep yalan söylediğim ve annemi dinlemediğim için beni affedin. Bu bir daha olmayacak. Söz veriyorum. Bu gün benim doğum günüm. Sizden bir kırmızı bisiklet istiyorum.' Ve bu mektubu da yırtar, çünkü bunlarda işlediği bütün günahlar değildir. Ve başlar üçüncü mektuba. Yine olmaz ve afacan çocuk başka bir yol denemek için annesinden izin alır ve kiliseye gider. Bunu gören annesi çok sevinir ve yaramaz oğlunun akıllandığını sanar. Küçük çocuk kilisede küçük Meryem Ana heykelinin yanına gider ve sağa sola baktıktan sonra onu çantasına koyar ve eve götürür. Evde yine odasına çıkar ve İsa'ya son mektubunu yazar,'

Bana kırmızı bisikleti al. Anan elimde rehin.


2 Nisan 2008 Çarşamba

Yeni Bir İş Yeni Bir Hayat ...

Yani dün " bundan sonraki hayatının ilk günü " sözüne göre yeni iş hayatıma başladım.
Bir nevi 1 Nisan şakası gibi oldu :)
2 yıldan fazla bir zaman geçirdiğim eski iş yerime veda ettim. Hoşçakal eski iş yerim :) Bu benim üçüncü iş yerim inşallah benim ve yeni iş yerim için hayırlı olur. Ayrılmak kolay oldu ama geride bıraktığım arkadaşlarımla vedalaşmak biraz içimde hüzün bıraktı. Nede olsa iyisiyle kötüsüyle güzel günlerim geçti.Çok sevdiğim arkadaşımdan aldığım hediye masamda bu vedaya güzel bir anlam kattı çayımı ve kahvemi daha bir zevkle içiyorum :) Şimdi yeni umutlara kürek çekme zamanı. Biraz dinlenirim ve biraz da yeni şeyler denerim. İnsan pek çok şeye yeniden anlam buluyor...