8 Eylül 2008 Pazartesi

gitmeliydik seninle o hiç bilmediğimiz şehirlere.... yol almalıydık el ele... geçmediğimiz yollardan geçmeliydik.. yeni patikalar üretmeliydik düşlerimizde.. sokaklar ıssız.. sokaklar sessiz.. bense çaresiz... gölgelerimiz belirmeliydi.. yağmur sularındaki birikintilerin üzerine ve sen beni eğilip öpmeliydin boynumdan... koklayarak... nefesimi nefesine çekerek.. damarlarında hissetmeliydin çektiğin her nefesinde.. haykırmalıydı sana sevgimi.. ama duymadın.. yada duyduğun anlarda umursamadın.. oysaki umutlarım vardı.. sensizlikle birlikte bir düşten düş tü.. adı üstünde işte düş-tü...

12 Haziran 2008 Perşembe




Haziran ayının güzel bir Pazar günü, tarihi yarımadada yaptığımız gezi esnasında Muhteşem Süleyman’ın dahi mimarı Sinan’a yaptırdığı Süleymaniye Külliyesi’ne de uğradık. Caminin avlusundan görkemli yapıyı hayranlıkla izleyen yabancıları görüp, devasa eserleri bu denli mütevazilikle inşa edebilen ecdadımızla bir kez daha gururlandıktan sonra, günün yorgunluğunu atmak ve huzurlu bir yemek yiyebilmek için Darüzziyafe’ye gittik. Burası 1550-1552 yıllarında külliyenin imareti olarak yapılmış, bir süre sonra da padişahların büyük ziyafetler verdiği bir mekan olarak yine Darüzziyafe adıyla kullanılmış.
Darüzziyafe, tarihi dokusu ve haz veren ortamı ile şehrin göbeğinde, şehrin keşmekeşinden kaçıp sığınabileceğiniz son derece nezih bir ortam. Daha kapısından girer girmez sizi saran o mistik hava, avluda sizi karşılayan ve 450 yıllık olduğu sanılan çınarın varlığıyla, iyice siniyor içinize. Yemyeşil bahçesinde, Türk müziğinin en güzel nağmeleri eşliğinde yemeğinizi yerken, adeta geçmiş zamana bir yolculuk yapıyorsunuz.
Yemek listesine bakarken seçim yapmak gerçekten çok zor. İlk kez gideceklere önerim Darüzziyefe Köftesi olmakla birlikte, sahanda kekikli pirzolayı öneririm. Yanında içtiğim çilek şerbeti ile eşsiz bir lezzet olduğunu söylemeliyim.

14 Mayıs 2008 Çarşamba

Böyle Biri Varmı...

Sizi sizin kadar tanıyan biri;
sizi düşünen, düşünmeyi öğrenmiş, sakin, uslu, efendi...
Oturmayı kalkmayı bilen, sevmeden edemediğiniz biri.
Size sizi anlatmayı seven, sizi başkalarına anlatmayı her şeyden çok seven, sizin için çok şey yapmaya hazır biri.
Ne söylediğini bildiğinden hep emin oldugunuz, sizi tanıdığı kadar kendini ve hayatı da tanıyan biri.
Bazen düşüncesine şiddetle ihtiyaç duyduğunuz biri.
Sabahın üçünde "ayıp olur mu" diye endişelenmeden arayabildiğiniz ve üçüne beşine bakmadan size duymanız gerekenleri söyleyen, gecenin o karanlığında kalkıp ışığı yakan, masanın başına geçen biri...
Kaleminiz-kağıdınız, aynanız, saatiniz, kravatınız olan.
Bazen gölgeniz olan biri, ve bazen vicdanınız.
Eh bazen de uykusuz bıraktığınız için, vicdan azabınız olan biri...
Hayatınınızda böyle biri var mı?
Varsa;
KIYMETİNİ BİLİN...
Bugün onu arayın; hatırını sorun...

1 Mayıs 2008 Perşembe


Geç zamanların geç kalmışlıklarında yorgun düşmüş yüreğim, çaresiz üzerime düşmüş gölgenin geçmesini bekliyor.
Artık karanlıkta el yordamıyla bile yürüyemiyorum.
İlahi vuslatı bir kez daha özlerken tüm hayatı balçıkla sıvadık.
Tüm gizemi kayboldu baharın.
Yüzüstü kapaklandığım balçıktan doğrulmaya bir çabam bile yok.
Hiç kimseye ait değilim.
Ve hiç kimse, hiçbir hayat, hiçbir bahar ve hiçbir umut bana ait değil...


28 Nisan 2008 Pazartesi

Merhaba

Bir gün bunalırsan ve sıkıntını paylaşmak istersen beni ara...
iki elim kanda olsa gelirim, sıkıntını yok ederim...
Bir gün ağlayacak gibi olursan da ara beni....
Seni belki güldüremem ama, söz veriyorum senle birlikte ağlayabilirim...
Bir gün uzaklara kaçmak istersen beni aramaktan çekinme....
Seni belki durduramam ama, senle birkikte koşabilirim....
bir gün yüksek bir köprüden atlayama kalkarsan da ara beni....
Seninle birlikte atlayamam ama, aşağıda bekler, seni tutabilirim....
Bir gün herhangi bir konuda kararsız kalırsan ara beni....
Seni senden fazla düşünür sana fikirler verebilirim....
Bir gün kimseyi dinlememeye karar verirsen de ara beni....
Ağzımı açmayacağımı, söylemediklerini bile dinleyeceğimi bil....
Bir gün beni üzdüğünü düşünürsen de çekinme, yine ara beni...
Göreceksin, sana kıyamam, kızamam, üzemem seni....
bir gün beni ararsan ve benden bir karşılık alamazsan....
Söz ver : O zaman sen ulaşmalısın bana....

21 Nisan 2008 Pazartesi

Bazen de çekiliriz...
Puslu düşüncelerin içinde...
Ama sakin tek başına...
Ayrıntıya kalmadan karışmadan...
Yani gece ye dön ...
Gizlenir her şey içinde onun...
Teksindir onunla...
Ayrıntıya kalmazsın daha kolay düşünürsün...
Anlarsın eğriyi de doğruyu da.
ve çizgini belli edersin..

15 Nisan 2008 Salı

İstemek ve Gitmek...

Bu günlerde herkes gitmek istiyor. Küçük bir sahil kasabasina, bir başka ülkeye, dağlara,kırlara, uzaklara... Hayatından memnun olan yok. Kiminle konuşsam aynı şey... Her şeyi herkesi bırakıp gitme isteği. Öyle "yanına almak istedigi üç şey" falan yok. Bir kendisi. Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir. Keşke kendini birakıp gidebilse insan. Ama olmuyor. Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor. Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor. Bir yanımız "kalk gidelim", öbür yanımız "otur" diyor. "Otur" diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira. İş, güç, sorumluluk, aile, güvende olma duygusu vs... En kötüsü alışkanlık. Alışkanlığin verdigi rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. Oturup kalıyoruz. Kuş olup uçmak isterken Ağaç olup kök salıyoruz. "Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardir; evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin. Kendi imalatimiz küfeler. Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüm var zira. Ölüme inat tutunmak lazım. İnadına kök salmak lazım. Bari ufak kaçışları herkes yapabilse. Hepimiz kaçabilsek... Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa. Gün içinde mesela... Küçücük gitmeler yapabilsek. Ne mümkün sabah 09.00, akşam 18.00. Sonra başka mecburiyetler. Sıkışıp kalıyoruz. Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı. Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz. Bir ömür karşılığında Bir ömür yani. Bahar mıdır bizi bu hale getiren? Galiba. Ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim. Zamam zaman kısa mesafelere kaçar yeni yerler görüp kendimi doğa ile baş başa bırakırım. Herşey istemekle başlar.
Ama olsun... İstemek de güzel...