20 Eylül 2007 Perşembe

Istanbul'u Sevmek Veya Sevmemek...

Bulutlu bir akşam !
Hava patlasam mı patlamasam mı ikileminde halis muhlis İstanbul insanı misali...
Biliyorum bu şehirde şu an trafik var, biliyorum bu şehirde şu an keşmekeş var, biliyorum bu şehirde şu an bitmeyen yol çalışmaları var, kapkaç var, stres var...
Koltuğumda oturmuş bakıyorum boğaz köprüsü karşımda; köprü tıkalı karışık mimarilerle inşa edilmiş evlerle bir tarih gizli bu şehirde!.. Her kesimden milyonlarca hayatın yaşadığı sırlar var bu şehirde!..
Aslında hüzünlü bir şehir bence.
İlk yazdıklarımdan dolayı çok kez dedim kendime "nefret ediyorum bu şehirden,kaçıp gitmeli tez vakitte".
Fikrimi değiştiren ve beni kaçmaktan alıkoyan nedendir A.Hisarı, Kanlıca, Kandilli sahillerinde içilen çay eşliğinde gözlerimin görünce bazen dolduğu manzara "Koca İstanbul" tüm şaşası tüm endamıyla ayaklarımın altında..
Geçenlerde vakit bulup da gittiğim, can dostumla sohbetimizin arka fonu Fransız sokağı; ayrılık acılarının ardından yapılan rakı balık mangal fasılları; PierLoti'de çay-simit eşliğinde gecen zamanların akılda kalan yorumları; anılar , anılar, anılar..
Hayat burada, eğlence burada, yaşam kavgası burada, yaşamda en değerli olan ama şu an hayatta olmayan ölülerimin toprağı bile burada..
İki saat içinde 4 mevsimi yaşama ihtimali, tesadüfler, riskler.. Dışarı çıkıp Sokağa adım attığınızda neler olacak kimbilir neler?
Sevmek için nedenlerim sevmemek için olanlardan az belki de ama hangisinin etkisi daha fazla, işte o noktada cevabım hazır ;
Hergün uyanıp bakıyorum uyandığım yaşadığım bu şehrin sabahına!.. Birçok sabah başka şehirlerin sabahında uyandım yoğun iş temposu ardından.. Ama benim olduğunu hissettiğim, evim oldugunu hissettiğim, ait olma duygusunu hissettiğim huzursuzluğu ile ünlü ama tek huzurlu olduğum şehir...

Sevmek de emek istiyor bu şehirde sevmemek de..

Şimdi müsadenizle bugün özlemini çektiğim çayımı yudumlayayım...

12 Eylül 2007 Çarşamba

Ramazan Müjdesi


Ramazan ayı hepimize hayırlı, uğurlu ve bereketli olsun...
Ramazan ayı, hayır ve bereket ayıdır. Senenin bütün aylarının en hayırlısı olan bu mübarek ayda yapılan iyiliklerin karşılığı kat kat fazlasıyla verilir. Bu ay her yıl büyük bereket ve hayırlarla gelir. Allah’ın kullarına hediye ettiği önemli bir aydır. Faziletiyle ilgili yazılmış ve söylenmiş çok söz vardır. Ama ne olursa olsun asıl olan yaşanmasıdır.
Ramazan ayı, Kur’an ve ibadet ayı olduğundan, gündüzleri oruçlu insanların, gecelerini de boş geçirmeden, gündüz ki orucun sevabını da yok edici davranışlarda bulunmaması gerekir. Onun için de insan, ramazan ayında her yönüyle kendini hesaba çekmeli, yaptığı güzelliklere devam etmeli, yapmaması gerekip de yaptığı yanlışlardan da vazgeçmelidir. Deyim yerindeyse yeniden doğmak için ramazan ayini, insanlar fırsat bilmelidir.

Çünkü dünyada hareket halindeki her şeyin zaman zaman tazelenmeye, silkinmeye, arınmaya ve adeta hayata yeniden başlıyormuş gibi dinçleşmeye ihtiyacı vardır. Çünkü akıp giden zaman monotonlaşmaya, durgunlaşmaya sebep olur. Bu yüzden ara sıra akıp giden zamanın farkına varmayı ve silkinmeyi sağlayacak özel uygulamaların ve dönemlerin olması gerekir.

Ramazan ayı yıllık silkinmeyi, bir yıl içinde tutan paslardan arınmayı, gevşeyen vidaları sıkmayı ve böylece sahip olduğumuz inanç doğrultusunda bir diriliş gerçekleştirmeyi sağlar.

Tüm İslam alemine hayırlı ramazanlar dilerim…

11 Eylül 2007 Salı

Kamyon Yazıları :)


Horoz Nakliyat bu yil 65. kurulus yildonumunu kutluyor. Bu cercevede firma, "Kamyon Arkasi Yazilari" yarismasi duzenledi.

Juri toplanarak Horoz Nakliyat ve Lojistik meslegi temsilcilerinin de katilimiyla yeni nesil kamyon arkasi yazilarini kazanani belirledi. Sonuclar bilahare aciklanacak. Yarismaya katilan bazi kamyon yazilarini sizlerle paylasmak istiyorum.

Iste benim top 3'um

* 1* Kamyon ceker 10-20 ton, gonlum ceker Paris Hilton !!!
* 2* Kamyon arkasi yazimiz, kamyon onune tasinmistir. Gormek icin sollayiniz.
* 3* Kusura bakmayin arkadaslar, size arkami dondum...

Ve digerleri ....
Bizden gelin arabasi olmaz!
Viran olan gonlume fullforce koysan ne cikar.
Hayatimi yazsam duble yol olur.
Bu sol seridi ne doktorlar, avukatlar istedi de vermedim!
Ben baktigimda sol bostu, seytan doldurmus abi!
Yenge su yetistir, Ali abim bijon yuttu.
Iyi mazot, selulit yapmaz.
Her dilde korna calarim.
Hatali sollama, kisisel ayarlarimla oynama!
Kuresel isinmaya karsi, su tankerlerine gecis ustunlugu verilsin:)
BEN DE BİR TANE İLAVE İDİYORUM

**Hatalıysam Lütfen Aramız da Kalsın** :)

Yaşadıklarımı Anladım...


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, kendi yolumu çizdiğimde anladım. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil. Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış. Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım…Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş. Neden kendine aşık olduğunu anladım… Acı, doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden.Neden hiç ağlamadığını anladım… Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş. Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım…Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş.Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş.Çok acıttığında anladım…Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını. Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.Yüreğini elime koyduğunda anladım…Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış. Neden hiç yalnız kalmadığını anladım…Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak. Sana git dediğimde anladım…Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek.Git dediklerinde gittiğimde anladım…Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil.Aslında hep yanımda olduğunu anladım…Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,Ben de affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım…Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak.Gerçekten pişman olduğumda anladım…Affedemem, çok geç demek gururdan başka bir şey değilmiş hâlâ sevgi varsa içinde eğer…Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş, sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım…Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi. Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım. Sevgi emekmiş, emek ise vazgeçmeyecek kadar ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.
Onu Anladım..

8 Eylül 2007 Cumartesi

Herşey sende gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın. Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın. Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin. Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma, yaşadığın kadar yakınsın sonuna.
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin...
Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin .

Kaybolan Dostluklar...

Dostlugu klavyelerinde, yasami monitorlerinde arayanlar,
Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sicacik bir gülüşten ya da hangi proğram verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?

Copy-paste yapabilir misiniz dalgalarin sahille buluşmasını?... İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilirmisiniz maille arkadaslarınıza?

Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız? Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?...

Ya da Geri dönüsüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?

Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki tomurcuk gülün açtığını ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında ?...

Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam standartınızda?..

Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?

6 Eylül 2007 Perşembe

Ölçü ne olmalı ...


Dürüstlüğün, doğruluğun ölçüsü ne olmalı? düşündünüz mü hiç? ben düşündüm.Karşındaki insana ne kadar güvenebilirsiniz.? Bu kişiyi gerçekten dostum, arkadaşım olarak nitelediyseniz..
Kaç defa sözüne güvenebilir , inanırsınız ona. Bu o arkadaşınızı ne kadar çok sevdiğinizle doğru orantılımıdır? Size yalan söylediği zaman tavrınız ne olur... Hemen yalan söylediğini ispat mı edersiniz, yoksa bir süre buna izin mi verirsiniz. Ne dereceye kadar yalan söyleyecek diye merak mı edersiniz? Onun ne dereceye kadar alçalabileceğini üzüntüyle seyredermisiniz?
O sizi aptal yerine koyduğunu zannettiği bir anda, onun ne kadar alçalabildiğini seyremi dalarsınız?
Ben ikinci yolu tercih ettim.Ve bir arkadaşımın ne kadar alçalabileceğine üzüntüyle şahit oldum. Sadece hala beni kandırdığını zannediyor... Artık gözümde o derece küçüldü ki, üzülemiyorum bile. Sadece bakıyorum. Eski günlerin hatırına hala onunla görüşüyorum. Ne güne kadar , onu ben bile bilmiyorum hala. Ona hala dostum diyebilirmiyim?, güvenirmiyim?...
Doğru bile bir şey söylese inanırmıyım? Elbette hayır.Beklemek nereye kadar yaşadıkça göreceğiz. Belki acı verecek, kestirip atmak en iyisi belkide ama insanların ne kadar alçalabileceğini merak etmekte benim hakkım sanırım...

4 Eylül 2007 Salı

Bir Cumartesi Gecesi Resimleri Devamı..

El Dokuma Tezgahları Çok güzel Battaniye Dokumuşlar - Siirt
Bakırcılar - Ş.Urfa
Turcell 'le Bağlan Hayata :)
Krep Yemek İçin Güzel Bir Mekan
Kahve Molası Tabiki Starbucks Coffee

Bir Cumartesi Gecesi Resimleri...

Taksim Meydanındaki Sergiden..




Cow Parade

Cow Parade ( İnek yürüyüşü veya İnek festivali )
Bu İneği ilk gördüğümde üzerindeki meyvelerde bir eksilme olmamıştı. Çok değil sergilenmeye başladıkdan ilerleyen günlerdeki ziyaretimde hangi zihniyet ve kimler tarafından yapıldıysa üzerindeki meyvelerden anımsanmayacak kadar bir kısmı sökülmüş. Sanırım bu olaydan sonra etrafı kurdale ile korumaya alınmış !!!...
Bu sergiler başladığında bunları alıp götüren olurmu diye düşünmüştüm ve açıkcasıda beklerdim de yurdum insanından ama böyle bir tahribat aklıma gelmemişti doğrusu.
Metro City deki sergilenen inaklerden en beğendiklerimden biride bu kırmızı güzellik :)