Benim çocukluğumda yazlık sinemalar vardı.Bir ayağı topallayan tahta sandalyelerin üzerinde salya sümük türk filmlerini izleyip,ardımızda çiğdem kabuklarından dağlar bırakıp güle oynaya evimize dönerdik tüm mahalle.Herkes, herkesin kapısını teklifsizce çalardı.''Misafir bastırdı Ayşe teyze, varsa annem bir fincan kahve istiyor'' ya da '' bir maniniz yoksa akşam size geleceğiz '' cümleleri havada uçuşurdu. Camımızdan ishakkuşu, kapımızdan sütçü, yoğutçu,seyyar manavlar çerez satanlar eksik olmazdı. Hep iki beden büyük giysiler taşırdık üzerimizde.. Neymiş ? Çocuk kısmı çabuk büyürmüş, seneye de giyermişiz :-) Sokaklarda neşe içinde büyüyen son nesildik biz. Yakan toplar,çanak çömlek, çelik, lastikler, seksekler, çamurdan arabalarla oynardık.Hergün bir yerimiz yara bere içinde kalırdı. Çığlıklarımız sevinç nidalarıydı, rüzgar gönlümüzden geçen şarkıları taşırdı dörtbiryana.. Kız arakadaşlarımızın mücevhe rleriydi papatyalardan, gelinciklerden örülmüş kolyeler ,bilezik ve taçlar.. Dalından koparılmış vişnelerle süslerdik çamurdan yapılmış pastalarımızı. Evcilik oynardık, bir bardak limonatada kahkahanın binini atardık... Kışın bir sobamız olurdu.Üzerinde kestane közlenen, içinde nohut mısır patlatılırdı üzerinde portakal, mandalina kabuklarının kızardığı, etrafa mis kokular saçan.Sobanın arkasında kedimiz, kedinin önünde yün yumağı.Bir hayat bilgisi fotoğrafı gibiydik. Benim çocukluğumda paralar bozuk, yollar bozuk, musluklar bozuktu. Ama insanlar sağlamdı.
Çocukluğumu özledim.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder